17 Mayıs 2012 Perşembe

Kung Fu

Kung Fu hakkında

 


Kung-Fu’nun Tarihi ve Gelişmeleri

Kung-fu M.Ö. 4.’üncü yüz yılın sonunda büyük düşünür KONFİÇYUS ile arkadaşı LAO-CHE düşünceleri ile meydana gelmiştir. Bu düşünceleri sonunda meydana gelen TAOİZM canlandırıp etrafına yaymak ve de bunu halka sevdirebilmek için ilk olarak etrafındaki çırak ve gençlere öğretip yaymak istediler. Bu durum benimseyen ve de çok seven imparator (HAN-WU-Tİ) bu spor dalına o zaman “Uzun el dövüşü” adını verdi. Bu teknik daha sonraki yıllarda çok iyi hocalar yetiştirerek bütün Çin’e yayılmasına sebep oldu. Daha sonraki yıllarda ise büyük bilgin kıymetli hekim HUA-TA tarafından bir çok yenilikler getirilip herkesin tanımış olduğu 5 büyük hayvanın adını ve stillerini ilave ederek bu spora ayrı bir renk kattı.Bunlar ise şöyle sıraladı. (KAPLAN-AYI-YILAN-ARSLAN-TURNA) kuşununhareketlerinden birer bölümünü alıp bu spor dalına katmış oldu. Ve de böylece TA-MO-SHAOLİN sistemi bütün Çin’e yayıldı. Daha sonraları buma bir çok yeniliklerde ilave edilerek neticesinde CHANG-CHUAN sistemi doğmuş oldu. Çin’de Budizm dinini yayan Buda rahipleri kendi aralarında Vahşi hayvanların dövüş ve kendilerini savunma hareketlerini inceleyip bunlardan yeni bir çok teknik daha alarak bunların hepsini 5 büyük stil içerisinde topladılar. Nihayet SHAOLİN MANASTIRI Çin halkına açılıp buraya yeni genç nesilden öğrenciler alınmaya başlandı. Daha ziyade halkın içinden kısa boylu ve cesur olanları seçildi.

Ardından geçen uzun yıllar sonunda bütün Çin’de Budizm dinini yayan rahipler bir taraftanda El, Ayak, Sopa, Kılıç, yakın dövüşü öğrettiler. Daha sonraları bu sporu bir dövüş ve savunma tekniği haline getirdiler. TAO-CHI-CHUN-FA adını verdiler. Bu spor LEOPAR – KARTAL pençesini ilave ederek NEI-CHIA -TAI-CHI- WAI-CHIA.CHUAN-SHU-KUA-SHU gibi bir çok yeni adlar takıp bunları sınıflara ayırdılar. 1300 yıllarında bu spor yırtıcılıktan kurtarılıp yumuşatılarak saygılı ve sevimli hoca “Tai-aist cheng saim fung” tarafından geliştirilen (TAI-CHI-CHUAN) sistemi çok geliştirilip Kung-fu yeni ismi (CHUEH-YUAN) oldu. 170 civarında olan teknik sayısı 300 rakamına ulaşmış oldu.

1400 yıllarında bu spor (PA-KUA-WU-SHU-WING-CHUN-TAI-CHI) olarak dört ana bölüme ayrılıp:

  • Sert ve yırtıcı dövüşler (PAKUR) adı verildi.
  • Silahlı ve vurucu dövüşler (WU-SHU)adı verilir.
  • El ve ayak dövüşlerine (WING-CHUN) adı verildi
  • İç kuvvete ve yaşlı dövüşlerine (TAI-CHI)adı verildi.
Nihayet buda rahipleri SHAOLİN manastırında son şekle getirilen bu dört yeni modeli tek bir isim ve çatı altında toplayıp buna yeni bir isimle bütün Çin halkına öğretilmeye başlandı. Bu yeni isim ise o günden bu güne kadar devam edip gelen KUNG-FU dur…



Çin dilinde Kung-fu savaş sanatı anlamına gelmektedir. Fakat Çin savaş sanatı Ustalarına göre Kung-fu çok teknik bir terimdir ve savaş sanatının özel bir bölümüne karşılık gelmektedir. Çin’cede savaş sanatına tam karşılık gelen kelime WU SHU’ dur. Çalışmanın uygun gelişimi için Wu Shu yedi bölüme ayrılır.

  • Teknik serisi “Chuean Thau”
  • Kombine Çalışmaları “Tuyi Cher”
  • Özel Teknikler “San Suau”
  • Kuvvet Çalışmaları “Kung-Fu
  • Müsabaka “Poa Chik”
  • Silahlar “Wu Chi”
  • Kurallar “Chuean Li”
Kung-Fu’nun Amaçları ve Kuralları

Geliştirildiği zamanlarda Kung-Fu‘nun üç amacı vardı. Bunlar: Fiziksel vücut sağlamlığını sağlamak. Kendini savunmayı öğrenmek ve ruhi gelişimi sağlamak. Bugün için bazı değişik kutuplaşmalar vardır. Bazı Kung-fu Hocaları kung-fu‘yu sadece kendini savunmayı öğretmek amacı ile çalıştırmakta, bazıları ise Kung-fu ile vücudu sağlıklı kılacağını öne sürerek savunma amacını dışlamaktadır. Halbuki savunma amacı olmaksızın Kung-fu artık bir jimnastik hareketleri serisidir.

Kung-fu çalışmalarında öncelikle kişi gerektiğinde kendini veya bir yakınını koruyabileceği formunu bulması ve bunu koruması gereklidir. Daha sonra Kung-fu‘nun vücudun fiziksel yönüne katkıları gelir. Düzenli Kung-fu çalışmaları ileri yaşlarda bile canlı ve atletik bir vücut sağlar. Kung-funun üçüncü bir özelliği kişilik gelişimine yardım etmesidir. Yıllar süren çalışmalar esnasında iyi bir kung-fu‘cu sabır, ileriyi görme ve sakinlik niteliklerini geliştirir. Bu özellikler iyi bir Kung-fu‘cu olmak için gereklidir. Güç ve teknik gelişimi için gerekli olan şey sabır Kung-fu kurallarını iyi anlamak için gerekli olan şey ileriyi görme; müsabaka esnasında rakibin açıklarını görerek saldırı düzenleme ise sakinlik ile olur. Bu özellikler çok zor anlarda bile bir Kung-fu‘cuya dikkatli düşünme ve soğuk kanlılıkla durur.
 
Kung-Fu’da Teknik

Kung-fu’nun bu günlük metodu ise çok seri ve sert el ve ayak teknikleri ile sakin dövüş sanatı olarak bilinen WING-TSUNG tekniği kabullenildi.

Bu tekniğin ise en büyük ustası ve hocası olarak da “ Mr.Yıpman” kabullenildi.

Kung-fu uzakdoğu’nun dövüş ve savunma tekniğinin en büyüğü, en gelişmişi gerçek yaşamdaki yeri ise tam uygulandığı zaman en soylusu ve en çok sevilenidir.

Kung-fu sporu başladığından bu güne kadar bir çok teğişikliklere uğramış amma hiçbir zaman savunma sanatının dışına çıkmamıştır.

Gelmiş geçmiş bütün büyük hocalarında kung-fu sporuna centilmenlik hareketlerini çıkmamasına bütün tekniklerine sahip çıkılmasına önem gösterip

bu sporun halk tarafından çok sevilip , saygınlığını kaybettirmemek için büyük uğraşı göstermişlerdir.

Kung-fu bugün çok sert, seri vurma ve ayak tekniğine dayanan sakin dövüş olarak bilinen WING-TSUNG tekniğidir.

Kung-fu sporu ayrıca hiçbir zaman vur, kır, öldür yok et, gibi vahşet aracı değilde, yalnız şiddeti yenmek ve onu zararsız hale getirmek sporu ve tekniğidir.

Bu teknik sayesindeki bütün iç organların sinir ve eklemlerin bu sporla daha sağlıklı ve daha da kuvvetli olması sağlanmış bütün Çin!de kabullenmiş ve batı fikirlerine göre ayrı bir önem kazanmıştır.

Bu gün Çin’de kalp hastalarına Kung-fu egzersiz tavsiye edilir ve bunu uygulayan hastalar üzerinde yapılan testler sonunda hastaların daha çabuk iyileştikleri kanıtlanır.

Çin’de Kung-fu okullarında yetiştirilen genc öğrenciler tam bir birlik ve saygınlık içerisinde çalışıp ilk önce iç organlarının kuvvetlendirilmesini ve sağlıklı olmalarını sağlarlar.

Bu sporun bütün inceliklerini öğrenip yaşlı olanlara ise daha sağlıklı ve düzenli yaşam ve tekniğini öğretirler.

Belirli bir yaştan sonra ise bu öğrendiklerini öğretmekle yükümlü olup topluma karşıda sorumludur. Bunların hepsi yıllar sonra gerçek birer Kung-fu ustası olarak yaşamlarını sürdürmüşlerdir.

Wing Chun

Wing Chun nedir?

 


Şiddet ve taciz olaylarının her geçen gün artması ve bu olayların insan hayatını tehdit edecek boyutlara ulaşması kişisel güvenliğin önemini net olarak ortaya çıkarmıştır.Wing Chun‘un direk hareket akışı prensibine göre iki nokta arasındaki en kısa ve hızlı yol direk olanıdır. Kişinin kendisini veya sevdiği kişileri korumayı öğrenmesi için uzun yıllar çalışması ve olağanüstü bir çaba göstermesi gerekli değildir. Wing Chun‘un akademik eğitim programları sayesinde her yaştan bayan ve erkek kısa bir sürede kendini korumayı başarabilir.
Sistemin temel yapısı irdelendiğinde fiziksel gücün ön planda olmadığı ve akrobatik hareketler içermediği görülür. Artistik yüksek tekmeler, güzel görünen dairesel ve diyagonal yumruklar bir sokak kavgasında pek işe yaramaz. Bu tür yumruk ve yüksek tekmeler spor görselliği açısından göz doldurur, ama hem çok zaman alır, hem de dövüşen kişiyi tek ayak üzerinde ve dengesiz bir duruma getirirler.
Wing Chun‘da direk hareket akışı prensibi vardır. Bu prensibe göre iki nokta arasındaki en kısa ve hızlı yol direk olanıdır. Bu sebeple dairesel yumruk ve yüksek tekmeler kullanılmaz (tekmeler maksimum bele kadar) 
Wing Chun‘da savunma ve saldırı zamanlaması aynı andadır.



Gene en önemli noktalardan biri de savunma ve saldırı zamanlamasının aynı anda olmasıdır. Bu düşüncenin arkasında rakibin ilk saldırıda etkisiz hale getirilmesi ve ikinci bir saldırı şansı tanınmaması mantığı bulunmaktadır. Wing Chun‘da asıl olan prensiplerden biri, saldırı anında rakibin gücüne güçle karşılık vermeyip bu gücü yönlendirmek ve tekrar rakibe karşı kullanmaktır. Bu teori, vücudu değişik basınçlara göre programlayan özel metot çalışmaları sayesinde pratiğe dönüştürülür. Bu metotlardan biri de Wing Chun için çok önemli ve karakteristik özel bir çalışma olan chi sau’dur. Chi sau (yapışık kollar) esnasında kollar partnerle sürekli temastadır. Burada esas olan, karşıdakinin tüm hareketlerine karşı duyarlılığı geliştirmek ve herhangi bir saldırı girişimi karşısında çok çabuk karşılık vermeyi sağlayacak refleksleri kazanmaktır. Refleksler Wing Chun‘un asıl olan ve mükemmel pratik uygulamasıdır.
Gerçek bir dövüşte süre saniyelerle belirlenir. Strateji belirleyecek, saldırı planı yapacak zaman yoktur. Rakibin saldırısına göre pratik ve etkili reflekslerle karşılık verilir. Bu pratik uygulama sayesinde Wing Chun savunma anlayışı olarak çok aktif ve dinamik bir görüntü çizmektedir.
Kişinin herhangi bir saldırı karşısında etkili ve başarılı bir savunma yapabilmesi için, kendisini sadece fiziksel olarak hazırlaması yeterli değildir. Ruhsal durumunun dengelenmesi, önsezi ve hislerinin eğitilmesi, özgüven duygusunun da geliştirilmesi gereklidir. Söz konusu kendine güven, gerçekten kavgaya başlama kararını verme ya da gereksiz kavgaları anlayarak uzaklaşma zeminini hazırlar.
Kişinin saldırılar karşısında kendini etkili bir şekilde koruması tabii ki çok önemlidir. Ama bundan daha önemli olan şey insanın iradesini ve duygularını kontrol altına alarak kendisiyle barışık yaşamasıdır.
Buddha’nın şu sözü bu düşünceyi çok iyi tanımlamaktadır ;
“Eğer bir kişi bin savaşçıyla karşılaşıp binini de yenmişse, başka biri yalnız kendisiyle karşılaşıp kendisini yenmişse o daha büyük bir zafer kazanmıştır”.

Muay Thai

Muay Thai nedir ?


Muay Thai (tayland box’u) ; savaşların kılıç , ok ,ve mızraklarla yapıldığı ortaçağ dönemlerinde başladı. Yumruk yumruğa yapılan bu dövüşte kollar , ayaklar , dizler ve dirsekler silah olarak kullanıldı. Askeri eğitimede dahil edilen bu spor Kral Naresuan zamanında (ms 1560)meşhur oldu. Kral ,Burma ve Siam arasındaki savaşlarda esir düşmüştü. Burmalılar kendi dövüşçülerini dünyanın en iyi dövüşçüleri olarak kabul ediyorlardı ve krala en iyi dövüşçüleri ile dövüşmesi için bir şans tanıdılar. Eğer kazanırsa özgür olacaktı. VE KRAL KAZANDI. Kral Narasuen , SİAM’A döndüğünde büyük bir şölenle karşılandı ve kısa zaman da siam stili box ulusal bir spor olarak kabül gördü. O günlerden itibaren 20. yy baslarına kadar ; dövüşçüler atların derilernden sırımlar yapıp eldiven olarak kullandılar. Ayrıca ; dövüşçüler kendi aralarında anlaşarak cam parçalarını ezip sırımların üzerine yapıştırabiliyorlardı. Taylantlılar Muay Thai’yi kendilerine prestij sağlayan ulusal bir spor olarak kabul ederler. Taylantlı erkek çocuklar okuluna giderek veya kendi başlarına Thai sitili boksun nasıl yapılacağını öğrenirler. Taylant’lı kızlar bile muay thai’nin temel prensiplerini bilirler ve gerektiğinde bunları , kendilerini savunabilmek için kullanırlar. Muay thai bir çok ülkede popüler olmuş ve geniş bir kitleye yayılmıştır.
Muay Thainin Gelişimi
Şu anda thai stili boksun başlangıç tarihini gösteren kesin kaynaklar maalesef yok. Sadece Thai Boxun Taylandlıların Çinin güneyinden göç etmeleriyle başladığını varsayabilmekteyiz. Taylandlılar bu göç esnasında yöre halkının büyük bir direnişi ile karşılaştılar ve saldırganlardan saklanmak zorunda kaldılar. Hayatta kalabilmek için büyük mücadeleler verdiler. Eski zaman silahları sadece kılıç mızrak , kargı , ok veya yaylardan ibaretti. Fakat bu silahlar yakın dövüşte çok hantal kalıyorlardı. Dolayısıyla dirsekler , yumruklar , dizler ve ayaklar taylantlılara daha pratik geldi. Sonuçta çok başarılı olmuşlardı , böylece savaşlarda kullanılan yeni bir dövüş sanatı gelişmiş oldu. İşte bu MUAY THAİ’di yani TAYLAND BOX’u Taylantlılar nihayet uygun bir yere yerleşerek kendi şehirlerini kurdular ve büyük bir devlet olup arazilerini genişletmeye başladılar. Artık en büyük ihtiyaçları ülkeyi savunabilecek büyük bir orduydu. İşte askerlere silah kullanımı yanında Muay Thaiyi çalışma zorunluluğu getirildi. Böylece atak ve savunma için yeni taktik ve teknikler geliştirdiler ve bunlara da box teknikleri adını verdiler. Sonraları işin ehli olmayan kişiler bu dövüş sanatına el atarak onu “bir kendi kendini savunma sanatı” yada asker olmak için ihtiyaç duyulan beceri olarak gördüler. Tayland krallarından Kuhun Luang Sorasak ( Kaplan Kral) sık sık çeşiyli ülkelerin tapınaklarına giderek kim olduğunu belli etmeden gizlice dövüşlere katılıyordu. Kral yetenekli bir dövüşçü olarak bilinirdi . çoğunlukla kendini gizleyip halk arasında dövüşlere katıldığından bir halk kahramanı olarak kabül gördü. Rattanoksin döneminde muay thai bir ulusal dönüş sanatı olmaya devam etti ve düzenlenen eğlencelerde yarışmaları yapıldı. Maçlarda zaman tutma işlemi delik bir hindistan cevizi kabuğunun yüzdürülmesiyle yapılıyordu. Kabuk battığında raundun bittiğini belli etmek için ise davul çalınıyordu. 1788’de iki fransız kardeş taylanda geldiler. Bu iki kardeş hindi çinin kenarın da ve adalarda pek çok boksörü mağlup etmişlerdi. Kral 1.RAMA bu meydan okumayı kabul etti. Bu arada Phraya Klang meydan okumayı kabul edeceğini fakat 50 chang tutarında bahse girmeleri gerektiğini söyledi. (50 chang o zaman yüklü bir miktardı) .Ama kral koruyucularından Muen Plan’ı Fransızlarla dövüşmek için seçti. Karşılaşma büyük sarayın açık alanında düzenlendi. Muen Plan krala ait dövüş giysilerini giydi. Göğsü açıktı ve sihirli bir tılsım takmıştı. Ayrıca darbeleri önlemek içinde vücuduna yağ sürmüştü. Dövüş başladığında fransız Muenin köprücük kemiğine ve boynuna atak yaptı ancak Muen kendini muay thai ile savundu. Fransızın kardeşi abisinin hiçbir ilerleme yapamadığını görünce sinirlendi ve Muen’e arkadan gizlice vurdu. Bu esnada Mu en fransızın işini bitirmişti bile. Muhafızlar kurallara uymayan bu hileye karşı ileri atıldılar…sonra fransızlar yenildiklerini kabul ederek geri çekildiler. Ertesi gün Tayland’dan ayrıldılar ve birdaha Tayland Boksörleri ile dövüşmemeleri gerktiğini öğrendiler. Kral 5.Rama döneminde Thai-Box maçları çok meşhur olmuştu ve galip gelenler Kraldan çeşitli ünvanlar ve hediyeler alıyorlardı. Yine bu dönemlerde box kampları düzenlenmeye başlandı. Kral ailesine mensup kimseler , diğer ülkelerden yetenekli kimseler bulup kamplar arası dövüşler düzenliyorlardı. Galip gelenler para ve değerli armağanlarla ödüllendiriliyordu. Bu dönem TAYLAN BOX’unun altın çağı olarak nitelendirilir. Kral 6.Rma döneminde de Thai-Box maçları devam etti. Bu dönemde maçlar uygun genişlikteki alanlarda ama standart olmayan ringlerde yapılıyordu. Zamanla halatlarla çevrili , standart yükseklikteki ringlerde yapılmaya başlandı. İlk ring 1921 yılında SUAN KULARP denilen yerde inşa edildi. Fakat ; gelenekselliğe uyarak dövüşçüler hala ellerini sırımlarla sarmaya devam ediyorlardı. TAY-BOX yaygınlaştıkça Thai-Boksörlerine meydan okuyan yabancı dövüşçülerin sayısı da artmaya başladı. Önemli ve meşhur bir serbest stil maçı genç boksör HARNTALAY ile Çin’den gelen CHİN CHANG arasında yapıldı. Karşılaşmayı büyük bir kalabalık izliyordu. Sonuçta genç Harntalay rakibini sert bir tekme ile saf dışı bıraktı. Bu dönemden sonra ringlerde hakemlerde görev yapmaya başladı. Rauntlar dakikalarla belirlenmeye başlandı. Bütün bu yenilikler diş ülkelerden gelen etkiler sonucu benimsendi. Ancak sırım ile elleri bağlama 1929 yılına kadar sürdü. Bundan sonra normal box eldiveninin kullanımına geçildi. Lumpini parkındaki ringde Filipinli bir boksörün ilk defa box eldivenleriyle gösteri yapması sonraları eldivenlerin kullanılmasını teşvik etti. Kral 7. Rama dönemi önemli bazı değişikliklerin yapıldığı dönemdir. Bangkok’ta ve diğer şehirlerde kalıcı tay-box statları inşa edildi. Fakat bu statlar 2. Dünya Savaşı (1942-45) süresince yavaş yavaş ortadan kayboldu. Savaştan sonra ise bir gecede mantar gibi tekrar ortaya çıktılar. Turnuvalarda dövüşmek için diğer ülkelerden gelen pek çok boksör Bangkok’ta toplanıyordu. Nihayet ilk standart boks stadyumu 1945’te inşa edildi ve adı RAJADAMNERN olarak belirlendi.(bu stat halen faaliyette olup dünyanın en ünlü statyumudur).Artık muhtelif kurallar koymanın zamanı gelmişti , 3’er dakikadan 5 raunt üzerinden maçlar düzenlendi. Rauntlar arasına 2 dakika mola süreleri ilave edildi. Daha sonra ise sikletler belirlenerek bu kilolarda şampiyonlar belirlenmeye başlandı.en sonunda muay thai günümüzdeki şeklini aldı.ancak tay boks halen gelişimini sürdürmektedir.



Muay Thai artık uluslar arası bir dövüş sanatıdır. Eğer bu spor ile ilgilenen herkes ; bu sanatı yükseltmeye , korumaya ve gelecek nesillere aktarmaya gayret ederse , tay boks ilelebet yaşayacak ; Tayland halkı için çok değerli bir sanat olmaya ve kendilerini tanıtmaya devam edecektir…

Eskrim

Eskrim nasıl bir spordur ?

Flöre, Epe ve Kılıç olarak isimlendirilen ve kesici ya da delici olmayan, birbirinden farklı fiziksel özelliklere sahip üç ayrı silahla, saptanmış uluslararası kurallara göre yapılan Olimpik bir bireysel mücadele sporudur. Bu kurallar FIE (Uluslararası Eskrim Federasyonu) tarafından ilkin 1914 yılında yazılı hale getirilmiştir ve her yıl güncelleştirilmektedir.








Eskrim ne özellikler kazandırır ?
Eskrim hızlı,hareketli ve tempolu bir spordur. Atletik açıdan bakıldığında, hız ve dayanıklılık, bu sporun en önemli özellikleridir. Kişiye kazandıracağı diğer özellikler, güçlülük (patlayıcı hızlara ulaşma açısından yararlıdır, yoksa, bu sporda zor kullanımının yararı yoktur), esneklik, hareket hızı, koordinasyonu ve kesinliğidir. Ancak, sağladığı reaksiyon hızı (refleks) ve mücadele azmi, kişiye en önemli katkısıdır.
Zihinsel açıdan eskrim, strateji geliştirmeye ve taktik uygulamalara yönelik yararlar sağlar. Eskrimcinin, kısa maç süresi içinde rakibini çabucak değerlendirmesi ve stilini ona uyarlaması gerekecektir. Eskrim, zihinsel bir oyunun bütün koşullarını içerir. Çok süratli biçimde, birkaç hamle sonrası için zamanında karar verme gerektirdiğinden, eskrim maçı, çabuk oynanan bir satranç maçına benzetilir.
Eskrimci, organlarından düşünmeden yararlanarak harekete geçmeyi ilk başardığından itibaren, saldırı ya da savunmada bir plan uygulamaya başlar ve asıl heyecanın, rakibin düşündüklerini okuyabilmek, onun düşündüklerininin ilerisine geçmek, nihayet onu aldatabilmekte yattığını kısa zamanda fark eder.
Keskin, analitik bir zeka gereksinimi yanında eskrim, karar mekanizmasının çabuk çalışmasını ve fırsatın ilk belirdiği anda, saldırıya geçme cesaretini gerektirir. Eskrimci bu anı değerlendirmekte geçikirse fırsat kaçmış olur. Her an hazırlıklı olma, hasmını sürekli kontrol altında tutma sonucunda, başarıyla uygulanan bir saldırı planı, kendine güven duygusunun artmasına yol açar.
Psikolojik açıdan eskrimcinin, gergin maç koşullarında, dikkatini toplayarak, müsabakaya yoğunlaştırırken, ruhsal dengesi bakımından, kendisini sakin tutması gerekir.
Eskrim de silah tekniklerine özgü sporcu tiplemesi var mıdır ?
  • Flöre tekniğinde savunmanın kuvvetli olması yanında, gövdeye kadar erişen kararlı atakların planlanması vurgulanır.
  • Epe tekniği, zamanlamanın, silah ucu kontrolünün ve yerleşmiş karşı atakların geliştirilmesine dayanır.
  • Kılıç tekniği, hızın, aldatmaların ve güçlü bir savunmanın geliştirilmesini gerektirir.
Tipleme özelikleri bakımından, her eskrimcinin, stilini geliştirirken, kendi doğal yeteneklerinden yararlanması gerekir. Örneğin, epede avantaj sayılan uzun boy, kılıç için geçerli değildir. Yine, ufak tefek ve ince yapılı eskrimcilere flörede tuş yapılması oldukça zordur. Ancak, örneğin epede kolun uzun olması arzu edilirken, flörede bacakların uzun olması avantaj sağlar.
Eskrim yarışmaları nasıl yapılır ?
Maçlar 14 mt. x 1,5 - 2 mt. boyutlarında bir madeni pist üzerinde, iki eskrimci arasında yapılır. Müsabıklar vuruşmaya başlamadan önce, pistin ortasından sağa ve sola ikişer metre mesafedeki başlama çizgilerinde durup, selamlaşır, sonra da “en garde” (vuruşma) pozisyonu alırlar ve hakemin “Başlayın” komutunu beklerler. Hakem, vuruşma sırasında meydana gelen tuşları gösteren elektronik cihaz yardımıyla ve atak, karşı atak gibi hareketlerde kuralları uygulayarak, tuşu kimin yaptığını belirler. Tuş göstergesi olarak da isimlendirilen bu cihaz üzerinde beyaz, bir eskrimci için kırmızı diğeri için yeşil olmak üzere 3 değişik renkte lamba bulunur. Kırmızı ve yeşil lambalar geçerli tuşları, beyaz lambalar ise geçersiz tuşları gösterir.
Eskrim yarışmaları, her üç silahta (flöre, epe ve kılıç) bireysel ya da takım olmak üzere erkekler ve bayanlarda ayrı ayrı düzenlenir.
Bir yarışmaya katılan eskrimcilerin ön sıralamasının yapılabilmesi için, önce küme müsabakaları yapılır. Küme müsabakaları beş tuş üzerinden oynanır ve maç (vuruşma) süresi en çok 4 dakikadır. Bu süre dolmadan beş tuşa erişen eskrimci, ya da sürenin dolması halinde sayıca önde olan eskrimci maçı kazanır. Ön sıralama turundan sonra yarışmaya katılan sporcu sayısına göre, 8-16-32-64 veya 128?lik Direkt Eleme maçları yapılır. Bu maçlar, 3′er dakikalık 3 bölümde, toplam 15 tuş üzerinden yapılır; ya 15 tuşa erişen eskrimci, ya da toplam süre bittiğinde, ileride olan maçı alır.
Eskrim de kişisel müsabaka malzemesi neleri içerir?
Müsabık sporcunun malzemesi şunlardan oluşur;
  • Vücudu koruyan bir iç güvenlik giyisisi ve üzerine giyilen bir eskrim elbisesi,
  • Maske, silah, vücut kordonu, eldiven, çorap ve ayakkabı.
Flöre de ve Kılıç ta geçerli tuş yüzeylerinin belirlenmesi için, bunlardan başka, madeni kumaştan bir yelek giyilir.

Sumo Güreşi

Sumo Güreşi



Sumo, Japon kültürüne özgü sporların içerisinde apayrı bir yere sahiptir. Sumonun, enaz 1500 yıllık bir geçmişi vardır. Bugün efsane olarak anlatılan eski inanışa göre, tanrı Take-Mikazuçi ülkede egemenliğini kurabilmesi ve sürdürebilmesi için rakibiyle sumo yapması gerekirdi. Tanrıların sporu olan sumonun yarı dinsel bu niteliği, bu sporun halk için yaşamsal öneme sahip bütün etkinliklere girmesine yol açmıştır. Önce tapınaklardaki törenler içerisinde uygulanırken, ilk aşamada saraya taşındı. Dinin devlet işlerindeki ağırlığının arttığı 8. yüzyılda, Nara döneminde saray törenlerinde sumoya yer verildi. Samuraylar da bu sporun gelişmesine büyük katkılarda bulundular. Çünkü sumo, 12. yüzyıldan itibaren başlayan askeri yönetimin vazgeçilmez unsuru olan samurayların eğitimi için biçilmiş kaftandı.
17. yüzyıldan itibaren sumo güreşi saraya ve devlete ait olmaktan çıkıp soylular arasında yayıldı. Soylu aileler, sumoyu eğlenceleri arasına soktular. Sumo bu dönemde kurumsallaştı. Soyluların eğlence aracı zaman içinde sıradan vatandaşlar arasında yayıldı. Bu gelişim elbette başlangıçta dinsel nitelikteydi. Halk ülkenin kaderi üzerinde etkili olduğuna inandığı sumo sporunu günlük yaşamına taşıdı. Bereketli bir ürün için ekim zamanı düzenlenen yarı dinsel törenlerde sumo yapılmaya başlandı. Dualar arasında yapılan sumo güreşleri tanrılara adanmaya başlandı. Sumo sonraları dinsel kimliğinden sıyrılırak, halkın eğlenceleri arasına girdi.
Sumo tanrıların katından halkın arasına, meydanlara, tarlalara indikçe bu sporun tekniği de evrim geçirdi. Başlangıçta boks ve güreş karışımı, gereğinden fazla sert ve kuralsız iken, saraydaki törenlerde yer almasıyla birlikte, sumoya bazı kurallar koyularak, saray protokolüne uygun bir hale getirildi.Sumo sporu, Japonların geleneksel savunma sporlarının genel adı olan jijitsu’nun başlangıcı ve temelidir. Bu nedenle günümüz Japon toplumunda bu spora büyük saygı duyulur ve ayrı bir önem verilir. Profesyonel sumo federasyonunca, dört büyük kentte, her biri 15 gün süren yılda altı turnuva düzenlenir. Bu turnuvalar, her yıl Tokyo’da Ocak, Mayıs ve Eylül aylarında, Osaka’da Mart ayında, Nagoya’da Haziran ayında, Fukuoka’da Kasım ayında yapılmakta ve bütün ülkede büyük bir heyecanla izlenmektedir. Bu karşılaşmalar yurtdışında da çeşitli uluslar arası tv kanallarında da yayınlanmaktadır.




Kurallar:
Sumo sporunda oyuncuya “rikişi” denir. Rikişi’nin amacı, rakibinin dengesini kaybetmesini sağlayarak ya vücudunun herhangi bir kısmını mindere değdirmek ya da ringin dışına atmaktır. Sumoda amaç karşılaşma sırasında rakibini bu ringin dışına itmek, veya rakibin dengesini kaybetmesini sağlayarak vücudunun bir kısmının yere değmesini sağlamaktır. Vücudunun herhangibir kısmı, genelde ayağı, bu daire ringin dışına çıkan Rikishi (Sumo sporcusuna verilen isim) maçı kaybeder. Ancak kaybetmek ringin dışına çıkmadan da olur. Bu durumda ise ayak tabanları dışında vücudunun herhangi bir kısmı yere değen Rikishi maçı kaybeder. Bu dizi olabilir, kolu olabilir, hatta el parmaklarının herhangi birinin ucu olabilir. Ayrıca ayak parmaklarının veya topuğun az bir kısmının bile bu ringi oluşturan halattan dışarıya basarsa maçı kaybeder. Kısaca Sumoda amaç dimdik ringin içinde durmaktır. Kurallar rakiplerin hareketlerinede sınırlama getirir, örneğin yumruk atmak, saç çekmek, karna veya gövdeye tekme atmak yasaklanmıştır. Ringe çıkan Rikishi eline aldığı bir avuç tuzu ringin ortasına doğru havalı bir biçimde serper. Bu tuz serpme tarzı bile o Rikishinin özelliğle ilgili ipuçları verir. Sumoda kilo sınırlaması yoktur. Kilolara göre kategori ayırımıda yoktur. Bir Rikishi karşısında kendinin 2 katı ağırlıkta bir rakip bulabilir. Bu yüzden Sumo sporunun kendine özel teknikleri vardır. Bu teknikleri akıllıca uygulayan kazanır. Çünkü şimdiye kadarki karşılaşmalar içinde düşük kilolu olmasına karşın ağır rakibinin yenen Sumocular çıkmıştır. Rikishiler yani Sumo yapan sporcular normal Japon vatandaşları arasında da aşırı ağırlığa sahiptirler. Genel olarak şu bir gerçektirki ağır olmak Rikishi’ye her zaman avantaj sağlayacaktır. Bu yüzden 250 kilo civarında Rikishilere rastlamak mümkündür. Ağır cüsselerine rağmen Rikishilerin çok esnek vücutları vardır. Bir Rikishi olmak için Japon olmak şart değildir. Japon Sumo Liginde başarılı Havaili Rikisiler de vardır. Hatta Moğolistandan bile Rikishi çıkmıştır. Turnuva sonunda kazanan Rikishi İmparator Kupasını sahibi olur. Her Ligin kendi içindede ödülleri vardır. Bunlar shukunsho, kantosho, ginosho’dur.

Ninjutsu

Ninjutsu nedir ?

 


Ninjutsu‘nun aslı çin, Hindistan, Tibet ve Çin’den de uzak diyarlara dayanır. 1500 yıl önce Japonya’ya kaçan rahip ve savaşçıların Japon kültürü ve savaş sanatları ile karışan bilgelikleri ve bilgilerinin yüzyıllar içinde harmanlanıp bir hayat biçimine dönüşmesidir bu sanat. Sanıldığının aksine Ninjutsu bir dövüş sanatı değildir. Ninja her türlü dövüş ortamından şiddetle kaçınır ve kendi, sevdiklerinin ve hocasının hayatı, ülkesi ve inançları dışında hiçbir şekilde günlük ego tatminleri için bu sanatı kullanmaz. Ninjutsu geçmişe sıkışıp kalmış bir öğreti değildir, devamlı gelişerek ve değişerek hayatta kalmıştır bu yüzden her devirde geçerli olan bu sanat zamanımızda da en kullanışlı hayat öğretilerinden biri olmayı sürdürmektedir.

Birçok kişi bu sanatı yanlış tanımaktadır bunun başlıca nedenleri Filmler ve bilgisiz eğitmenlerdir. Ninjalar‘ın temelde çıkış noktaları barıştır bu yüzden savaşmamayı tercih etmişler ve kardeşin kardeşi öldürdüğü savaşan eyaletler döneminde birer piyon olmamışlardır. Gerçek Ninja öğretisi bir aydınlanma yoludur bu yol uzun ve zordur.



Ninjutsu Size ne Yararlar Sağlar ;
1-)Her sanat sizi tüm tehlikelerden koruyamaz, Ninjutsu her türlü yumruk, tekme, boğma, bıçak, sopa, kılıç ve benzeri saldırılara karşı korunma imkanı sağlar.
2-)Tehlikenin farkına varmanızı ve oluşmadan uzaklaşma şansını verir.
3-)Disiplin kazandırır.
4-)Zihin, Vücut ve Ruh dengesi sağlar
5-)Kendinize güveninizin yerine gelmesi ile egolardan uzaklaşmanızı sağlar.
6-)Dinçlik ve mutluluk verir.
7-)Hayata ve olaylara farklı bir açıdan bakmanızı sağlar.

Kendo

Kendo Nedir?

 


Kendo kelimesi Japonca’da “Kılıç Yolu” anlamına gelmektedir. Japonya’da olduğu kadar genel olarak Asya, Avrupa ve Amerika’da da en yoğun ilgi gören budo (savaş disiplinleri) dalıdır. Kökenleri samurai sınıfının esas silahı olan Japon kılıcı katana ‘nın kullanımına dayanmaktadır. Modern Kendo, yaklaşık üç asır önce shinai (bambu kılıç)’nin ve bogu (antrenman zırhı)’un Japon savaşçılarının çalışma aracı olmaya başlaması ve geleneksel kılıçla savaş sanatının bu sayede güvenli ve serbest çalışımıyla bugünkü şeklini almıştır.

16. Yüzyıl Feodal Japonya’sında tüm ülke çapındaki iç savaşlar sırasında kılıç teknikleri ölüm kalım pahasına öğrenilmekteydi. Samurai’lar kılıçlarını sanki kollarının doğal bir uzantısıymış gibi benimser, genelde tahta kılıçla çalışırlardı. Bu dönemin sonucunda kılıç kullanımındaki temel yollar ?kata? yani kendo‘nun esas formları olarak ortaya çıktı. Öğretilerinin tamamen kendine özgü olduğunu öne süren kılıç ustaları tarafından yaklaşık 600 kadar kılıç okulu kurulmuştur. Bunların birçoğu günümüze kadar gelememiştir.

Kılıç sanatının o zamanki temel amacı rakipleri en etkin şekilde öldürmekti. ?Bushi? savaşçılarına düşmanlarına gereksiz acı çektirmemeleri amacıyla anında öldürmek öğretilirdi; bu düşünce ?Bushido? yani Savasçının Yolu’na ait bir gelenekti.

?Kata? formları Kendo‘da temel olarak öğretilmeye devam edildiyse de kata ‘ların belli kombinasyonları kılıç savaşında gerçekleşebilecek olasılıkların hepsini karşılayacak yeterlilikte olmadığı için yeni arayışlar oldu. Tekniklerin özgürce çalışılma ihtiyacı shinai ve bogu’nun kullanımını doğurdu.

Bugün Kendocular öncelikli olarak shinai ve bogu ile, kata formlarını ise gerçek ya da tahta kılıçlarla çalışmaktadırlar. Tipik şekliyle modern Kendo, dojo adındaki çalışma mekanında, sensei (öğretmen), sempai ve kohai (kıdemli ve kıdemsiz öğrenciler) olan kenshi (kılıç kullanıcılar)’in düzenli ve hep birlikte karşılıklı çalışmalarını içerir. Kendo, fiziksel gücün olduğu kadar zihinsel ve ruhsal gücün de kullanımını ve gelişimini öngörür. Cesaret, hızlı ve sakin karar verme, ekip bilinci gibi yetenekleri, saygılı ve kibar olmak gibi belli davranış kalıplarıyla birlikte çalışanlarına yansıtır. Barındırdığı binlerce senelik geleneği ve kişisel gelişime dayalı olan kendine özgü amaçları, Kendo‘nun spor olmak ötesinde farklı bir öğreti olduğunu kanıtlamaktadır.

Bu özellikleriyle Kendo, 1911 senesinden beri Judo ile birlikte Japonya genelinde erkek öğrenciler için zorunlu ders haline getirilmiştir. Günümüzde yirmi milyona yakın çalışanıyla Kendo Japonya’nın en popüler sanatlarından biri konumundadır. Uluslararası Kendo Federasyonu’na 41 ülke üyedir; düzenledikleri Dünya Şampiyonası üç senede bir, Avrupa Şampiyonası ise iki senede bir yapılmaktadır.

Kendo Çalışmanın Amacı

Zihni ve Vücudu birleştirmek,
Dinç bir ruhu işlemek,
İnsan nezaketi ve onurunu saygın tutmak,
Diğerleriyle samimi olmak,
İnsanlar arasında barış ve refahın desteklemesini sağlayacaktır.

Kendo yaparken etrafınızdakileri gözlerinizle görmeyi,olaylara anında tepki vermeyi ve zihninizi kullanarak zaman geçirmeden karar vermeyi öğrenirsiniz. Bir Kendo karşılaşmasında rakibinizi gözlerinizle izlersiniz, hareketlerine hızla tepki verirsiniz ve zihninizde tasarladığınız üzere saldırıya geçmek için beliren fırsatları değerlendirirsiniz. Zihninizin gözü, zahitlerin Zen çalışmalarında olduğu gibi sadece zorlu ve uzun bir eğitim sonucunda açılır.

Kendo çalışmalarının önemli amaçlarından biri, bir Kendo karşılaşması sırasında ya da kişinin içinde bulunduğu herhangi bir durumda hiçbir zaman zihinsel olarak hazırlıksız yakalanmamasını sağlamaktır